Ahlaki yargılarımızın doğuştan mı yoksa sonradan kazanılan bir özellik mi olduğu uzun süredir felsefi ve psikolojik bir tartışma konusu olmuştur. Konuya farklı açılardan yaklaşılarak çeşitli teoriler geliştirilmiştir.
Birinci teoriye göre, ahlaki yargılarımız doğuştan gelir ve evrensel niteliktedir. Bu teoriye göre insan doğası, iyi ve kötüyü ayırt edebilen bir ahlaki duyarlılığa sahiptir. Bu duyarlılık, insanın doğal içgüdülerinden kaynaklanır ve kültür, eğitim veya diğer dış etkenler tarafından şekillendirilmez.
İkinci teoriye göre ise, ahlaki yargılarımız sonradan kazanılan bir özelliktir. Bu teoriye göre insan, doğuştan ahlaki bir duyarlılığa sahip değildir ve bu duyarlılık, toplumsal normlar ve kültür tarafından kazanılır. Bu teori, ahlaki yargıların kültürel çeşitliliğini açıklamada daha etkilidir ve insanların farklı toplumlarda farklı ahlaki değerlere sahip olduğu gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak, ahlaki yargılarımızın doğuştan mı yoksa sonradan kazanılan bir özellik mi olduğu tam olarak net değildir. İnsan doğasının, ahlaki yargıların doğuştan gelmesine işaret ettiği düşünülürken, kültürün ve toplumsal normların ahlaki yargılar üzerinde büyük bir etkisi olduğu bilinmektedir.
Ancak, ahlaki yargılarımızın kaynağı ne olursa olsun, onların uygulanması ve uyarlanması insanların kontrolünde olduğundan, toplumların ahlaki standartlarını yükseltmek için insanların kendilerini geliştirmeleri ve eğitim almaları önemlidir. Bu şekilde, insanlar daha iyi bir ahlaki anlayışa ve daha olgun bir kişiliğe sahip olabilirler.
0 yorum